Her suçlu kolay yakalanamaz. Yetkililerin “insan avı“ olarak isimlendirdiği suçlu peşine düşmeler gerçekten çok çaba sarf edilmesine rağmen yıllarca sonuçsuzda kalabiliyor. Bazı suçlular gerçekten paçayı sıyırırken bazlıları ise rezil hayatlar yaşayarak bu dünyadan göç ettiler.
Hırsızlar, teröristler, katiller ve daha niceleri… Bu suçlulardan hiçbiri yakalanmadığı için suçlu bile denilmeyebilir fakat hikayelerinin hepsi birbirinden ilginç. Hadi gelin bu hikayelere yakından bakalım..
1. Víctor Manuel Gerena – (Soygun)
FBI’ın En Çok Arananlar listesinde en uzun kalma rekorunun sahibi olan Víctor Manuel Gerena, tam 32 yıl boyunca bulunamadı. Gerena ve onun Porto Rikolu milliyetçilerinden oluşan ekibi, Connecticut’taki Wells Fargo bankasının kasasından 7 milyon dolardan fazla para çalarak o dönemin en büyük soygunlarından birine imza attılar. Planın içerisindeki herkes teker teker yakalandı fakat Gerena hiç yakalanmadı. Başlarda Meksika’ya kaçtığı daha sonraları ise oradan Küba’ya kaçarak orada ikamet ettiğinden şüphelenilmekteydi. Fakat dediğimiz gibi asla bulunamadı ve en sonunda 2016 yılında FBI onu suçlu listeden çıkardı.
2. Béla Kiss – Vampir (Min. 24 Cinayet)
Macar iş adamı olan Bela Kiss, 1900 ile 1914 yılları arasında 24 kişinin canına kıydı. İlk kurbanları ise karısı ve karısının onu aldattığı adamdı. Kiss’in hedefindeki kişiler yalnız kadınlardı. Onları teker teker evine çekti ve boğarak öldürdü. Cesetleri ise büyük varillere doldurarak evinin bahçesine koydu. O dönemlerde benzin stoku yaptığından dolayı kimsenin dikkatini çekmiyordu. Yıl 1914’e geldiğinde Birinci Dünya Savaşı patlak vermişti, o sırada da Bela Avusturya-Macaristan ordusuna çağırıldı. Orduya katılmak için yola çıkmadan önce evine ve beraberindeki korkunç tabloya o yokken sahip çıkması için kahyasına bıraktı.
Temmuz 1916 yılında polis, Kiss’in ev sahibinden variller için bir telefon aldı. Kiss’in benzin stoku yaptığını öğrenen polis varilleri almak için gitti. Kontrol etmek için çelik varilin birini açan polis yaşanan dehşetle karşı karşıya kalmıştı. Polis, cesetlerin boyunlarında delinme izleri olduğunu ve kanlarının çekilmiş olduğunu tespit etti. Katil için acele bir arama başlatıldı, ancak savaşın kargaşası ve “Bela Kiss” isminin yaygın olması yakalanmasını bir hayli zorlaştırdı. Kiss, kaçarken kendini ölü göstermek için Sırbistan’da bir hastanede kendine benzeyen bir ceset dahi kullandı. 1932’de New York City de dahil olmak üzere birçok görüldüğü bildirilmiş olmasına rağmen, asla yakalanmadı.
3. Zodyak Katili (5-35 Arası cinayet)
Aslında Zodyak Katili ismine ABD yapımı dizi ve filmler sağ olsun hepimiz biraz aşinayız. Zodyak, 1960 ve70’ler arasında Kuzey Kaliforniya’da en az beş kişinin öldürülmesinden sorumlu tutulan katil verilen takma isimdi. Bu takma isimle yerel basına şifreli mesajlar yollayarak korku salıyordu. Kurbanlarından beşi doğrulandı fakat diğer vakalar kesinleştirilemedi.
Gerçek ismi bir türlü bulunamayan Zodyak Katili, uzun araştırmalara ve öne sürülen birkaç olası isme rağmen asla yakalanamadı. Muhtemel olarak şimdiye kadar vefat ettiği düşünülse de dava dosyası California Adalet Bakanlığı’nda hala daha açık olarak bekliyor.
4. Assata Shakur (Cinayet, firar)
Tupac Shakur’un yaptığı siyasi eylemlerle bilinen annesi Afeni Shakur’un arkadaşı olan aynı zamanda Tupac’ın da vaftiz annesi olan Assata Shakur, 1973’te New Jersey eyalet polisini öldürmekten suçlu bulundu ve ömür boyu hapis cezası verildi.
İlk olarak New York Rikers Island hapishanesinde tutulan Shakur, daha sonra New Jersey’de tek kadın mahkum olduğu bir tesise transfer edildi. Kasım 1979 yılında Kara Kurtuluş Ordusu üyeleri tarafından hapishaneden kaçırıldı ve FBI’ın yoğun çalışmalarına rağmen suçlu asla bulunamadı. Shakur’un 1984 yılında Küba’ya gittiği ve hala daha orda yaşadığı düşünülüyor. FBI tarafından hala daha aranan Shakur için 2 milyon dolarlık ödül var.
5. Bradford Bishop (Cinayet, firar)
Bradford Bishop,1976 yılında Washington DC’de ABD Dışişleri Bakanlığı için çalışan 39 yaşında bir diplomattı. Yıllarca hizmet verdikten sonra çok beklediği terfiyi alamayacağını öğrenince işten ayrıldı ve bir daha kimse onu göremedi.
Bishop’tan haber alamayan yetkililer ailesinin evine gittiğinde yerlerde kan buldu fakat eşi, kayınvalidesi ve üç çocuğuna dair bir iz bulunamadı. Bir süre sonra Kuzey Carolina’daki bir mezarlıkta tüm ailenin cansız bedenleri bulundu. Bishop’ın arabası ise 400 mil uzaktaki Great Smoky Mountains Ulusal Parkı’nda bulundu. O zamandan beri yetkililer Bishop hakkında hiçbir fiziksel kanıt bulamadı. Avrupa’da görüldüğü bildirilse de asla yakalanamadı. Eğer hala yaşıyorsa 80’li yaşlarda olacak olan Bishop’un hayatta olup olmadığı bilinmiyor ve suçlu hala FBI tarafından aranıyor.
6. Tommy O’Connor (Soygun, cinayet, firar)
Çocukken ABD’ye göç eden İrlandalı ve “Korkunç Tommy” lakaplı bir gangster olan Tommy O’Connor, bir soygun esnasında kaçarken bir polis memurunu vurdu. O’connor 1921’de yakalandı ve asılmaya mahkum edildi ancak infaz edilmeden dört gün önce tutulduğu hapishaneden kaçtı ve bir daha hiç bulunamadı. Bunca yıl geçmesine rağmen teknik olarak hala saklandığı yerden çıkması durumunda suçlarından dolayı asılması planlanıyor.
7. DB Cooper (Uçak korsanı)
Tarih 24 Kasım 1971, Seattle’a doğru yol alan bir uçağa binen DB Cooper lakaplı kişi, uçaktaki görevlilerden birisine uçakta patlayıcı olduğuna dair bir not verdi. Böylece panik başladı ve rehin durumu oluştu. Cooper, uçağı Seattle-Tacoma Uluslararası Havalimanı’na indirdi. 200 bin dolar para ve dört paraşüt talep etti ve karşılığında 36 yolcunun ayrılmasına izin verdi. Daha sonra Cooper, pilot ve mürettebata Mexico City’ye uçma emri verdi.
Washington üzerinde düşük irtifalarda uçarken Cooper fidyesini aldı ve saatler akşam 9’a doğru ilerlerken uçaktan atladı. Washington’un güneybatısındaki ormanlık alanda bir yere indi. Yetkililer Cooper’ın atlamadan sağ kurtulamadığına söylediler fakat Cooper’a dair hiçbir iz bulunamadı. Fidye parasının bir kısmı dokuz yıl sonra yerel halktan bir çocuk tarafından bulundu, ancak kapsamlı aramalar yapılmasına rağmen Cooper’ın ne cesedi ne de paranın geriye kalanı bulundu. Üzerinden 45 yıl geçtikten sonra dava dosyası 2016‘da kapatıldı.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Dünyanın En Zeki İnsanı: William James Sidis’ın Hikayesi
8. Donald Eugene Webb (Cinayet)
Aralık 1980’de Pensilvanya’da rutin bir trafik çevirmesi sırasında bir polis memurunu vurduktan sonra kaçan Donald Eugene Webb için 1981 yılından ülke çapında insan avı başlatıldı. Tahmin edeceğiniz üzere Webb asla yakalanamadı. 1981 yılından 2007 yılına kadar FBI’ın en çok arananlar listesindeki en uzun süre kalma rekorunu elinde tuttu. Daha sonra bu rekoru Víctor Manuel Gerena tarafından ele geçirildi. Temmuz 2017’de, Webb’in cesedinin kalıntıları Massachusetts’teki karısı Lillian Webb’in evinde keşfedildi. Karısı, Webb’i 1999’da felç geçirdikten sonra ölene kadar 17 yıl boyunca evinde sakladığı ortaya çıktı.
9. Henry Every (Korsanlık)
1659 İngiltere doğumlu olan Every, denizlerdeki suçlarla dolu yaşamına ikinci kaptanlığını yaptığı bir gemideki çıkardığı isyanla başladı. En büyük vurgununu ise günümüz parasıyla 90 milyon doları aşan Babür hazine filosunu yağmaladığında yaptı. Keza bu yağmalama 1695’te İngiliz Doğu Hindistan Şirketi tarafından başına büyük bir ödül konmasına yol açtı. Tabi ki filodan çalınan mallar asla geri alınamadı.
1696 yılında iz bırakmadan kaybolan Every, mürettebatının bir kısmının yakalanmasına rağmen kendisi hiç yakalanamadı. Muhtemel olarak düşünülen senaryolarda birisinde Every’nin sahte bir isimle İngiltere’ye döndüğü ve hayatın devam ettiği, diğer senaryoda ise günlerinin geri kalanını Karayipler’de saklanarak geçirdiği düşünülüyor. Her ihtimale karşı bizce “korsanların vurgun kralı” lakabını hak ediyor.
10. Belle Gunness (14 – 40 arası Cinayet)
1881 yılında Norveç’ten ABD’ye gelen ve New York’a yerleşen Belle Gunness, yerleştikten kısa zaman sonra evlendi. Kocası hayat sigortası yaptırdıktan kısa süre sonra öldü. Belle, sigortadan aldığı parayla Indiana’da bir domuz çiftliği aldı. Yenide evlendi ve ikinci kocası Peter Gunness, yine Belle’ye iyi bir ödeme sağlayan sigorta koşuluna bağlı bir yaralanmayla öldü.
Devam eden birkaç yılda, evlilik bahanesiyle erkekleri domuz çiftliğine çekmeye başladı. Belle’nin ağına düşen her bekar erkek aynı kaderi paylaştı: uyuşturuldu, kafatasları parçalandı, cesetleri parçalara ayrıldı ve çiftlikte bir yerlere gömüldü. 1908 yılına gelindiğinde huysuz karşı çiftlik komşusu tarafından ev yakıldı ve tüm kurbanlara ait kemikler ve kafası olmayan cesetler gün yüzüne çıktı. Ayrıca evin içerisinde yine başı olmayan ceset bulundu ve bu cesedin Belle’nin olduğu düşünülmüştü. Başı olmayan gövde Belle’nin vücuduna göre hem daha kısa hem de daha inceydi. Cesedin gerçekten Belle mi olduğu bilinmemekle birlikte, Belle’de o günden sonra bulunamadı.
11. Boston Corbett (Lincoln’ün katilinin katili)
Abraham Lincoln, suikasta kurban gittikten sonra Lincoln’ün suikastçısı Booth’y yakalamak için bir ekip kuruldu. Bu ekibin bir parçası olan Corbett, Booth’u canlı yakalama emrine itaat etmedi ve Lincoln’ün bir buçuk hafta önce öldürüldüğü yerde Booth’u kafasından vurarak infaz etti.
Yaptığı eylemler yüzünden gözaltına alınmasına rağmen Corbett, Savaş Bakanı Edwin Stanton’ın emriyle serbest bırakıldı. Corbett, ordu dışındaki hayata uyum sağlamakta zorlandı ve sonunda Kansas’taki bir akıl hastanesine gönderildi. Daha sonraları ise oradan da kaçıp Minnesota’da bir kulübeye yerleşti.
12. Frederick Mors (Cinayet)
1914’te ABD’ye Avusturyalı bir göçmen olarak gelen Frederick Mors, New York’ta kendine bir huzurevinde iş buldu. Huzurevindeki işine başladıktan sadece dört ay sonra huzurevinde 17 kişi öldü ve polis cinayet soruşturması başlattı. Mors, sekiz kişiyi arsenik ve kloroform kullanarak zehirlediğini itiraf etti.
1915 yılında suçlu bulunarak psikiyatri tesisine gönderildi fakat ertesi yıl oradan firar etti. İki yıl sonra Connecticut’ta yaşadığı tespit edildi. Yakalanacağını anlayınca kendisine sahte bir kimlik oluşturup Nisan 1918’de bir kez daha ortalıktan kayboldu. Üzerinden beş yıl geçtikten sonra yetkililer bir şişe zehrin yanında bir de iskelet buldular ve kalıntıların Mors olduğu doğrulandı. Garip bir tesadüf müdür bilinmez Latince de Mors, “ölüm” anlamına gelmektedir.